Bu sefer günümüzde var olmayan bir ülkeye gidiyor gibi evden çıktım. İspanya‘ya değil eski Endülüs‘e gidiyordum. O yüzden biraz farklıydı heyecanım bu yolculukta. Özellikle İspanya’nın güneyini etkileyen ve hala ayakta kalan Endülüs Emevileri‘nin mimarisini çok merak ediyordum. Nereye gidiyorsun diye soranlara Endülüs’e dedim bu sebepten. Ha bir de böyle içinde gezerken zaman yolculuğuna çıkmak istediğim Persepolis var “bucket list”emde.*

Yıldızlar - Alcázar of Seville

Yıldızlar – Alcázar of Seville

İlk durak Córdoba

Endülüs’ün dar sokaklarında keşfe Córdoba ile başladık. Bu yörede en sevdiğim şehir oldu küçüklüğü ve sevimliliğiyle. Sokakları boydan boya yıkayan temizlik görevlileri bana küçüklüğümde Adana’da anneannemin evinin merdivenlerini sokağa kadar yıkattığı yaz tatillerini hatırlattı. Ne de olsa o sıcakta azıcık serinlerdik biz, ev ve sokak.

Jewish Quarter – Córdoba

Gece geç yatan ve öğlen siesta yapan İspanyolların sabah erken saatlerde ücretsiz müze ziyareti olanağı sağlamalarına çok güldüm. “Abi biz beceremiyoruz erken kalkmayı, sen yapabiliyorsan gözümsün!” misali sabah 8.30-9.30 Mezquita de Córdoba‘i ve Alcazar de los Reyes Cristianos‘u ücretsiz ziyaret edebilirsiniz. Bu arada siestanın İspanyollara Emeviler zamanından kalma bir alışkanlık olduğunu öğrendiğime çok şaşırdım. Kuşluk vakti uykusu ile siesta arasındaki ilişki aslında geçmişe yaptığım yolculuğumun günümüzdeki güzel işaretlerinden biri oldu.

Hostel sahibi José sayesinde harika bir harita ile tanıştım bu gezimde. Avrupalı gençlerden oluşmuş USE-IT grubu gönüllü olarak genç turistler için haritalar hazırlamakta. Öyle keyifle hazırlanmış ki  gezdirirken eğlendiren türden :)  Şimdilik 45 şehir için haritaları var. Hangi şehirlerin haritaları var diye bakınırken gittiğim yerleri Use-It haritaları ile gezsem tekrar diye hayıflandım. Córdoba haritasını ücretsiz olarak buradan indirebilirsiniz. Şiddetle tavsiye ederim!

Ayasofya’ya benzeyen Mezquita de Córdoba sırasıyla kilise-cami-kilise dönüşümleri yaşamış. İslam mimarisindeki ışık oyunları hep çok hoşuma gitmiştir. Bana ayrı bir huzur verir. Burada yakaladığım ışık ile “huzur” adlı eserimi çektim diyebilirim. Altın yaldızlı mihrap Emevilerin mimaride estetik anlayışlarının ne kadar üst seviyede olduğunu gösteren harika bir yapıt, bugüne kadar gördüğüm en güzel mihrap.

Jewish Quarter‘ın sokaklarında kaybolduk bilerek ve isteyerek. Beyaz duvarların üzerindeki renkli saksılar, minik şirin dükkanlar, tabanı bile renkli seramiklerle döşeli balkonlar arasında yürümek güzeldi.

Alcazar de los Reyes Cristianos‘un bahçelerine bayıldım. İslam mimarisinin bir parçası olan avluları ve havuzları oluşturdukları atmosferle beni dış dünyadan uzaklaştırıp götürdü. İlginç şekillerde budanmış ağaçların ve rengarenk çiçeklerin arasında hoş zaman geçirdim.

Japonya’dan sonra bir bahçe türü daha öğrenmiş oldum: dikey bahçe. Palace of the Marquises of Viana‘nın bahçesinde yöredeki avlulardan farklı olarak dikey bir bahçe ve sergilenmekte olan modern sanat eserleri yer almakta. Sarayın içi sadece rehber ile gezilebilmekte. İspanyolca olmasına rağmen içini görmek istedim. İyi de yapmışım rehber hem İngilizce broşür verdi içeride hem de arada sorularımı İngilizce cevapladı.

Akşam Los 100 Montaditos‘ta tapas yiyip Roma Köprüsü‘nde yürüdük. Köprünün sonunda Mezquita de Córdoba’nın akşam manzarası bizi bekliyordu. O akşam şansımıza bütün tapaslar 1 euro’ya satılıyordu Los 100 Montaditos’ta. Mekan dışarıdan çok cazip görünmese de İspanyollar’ın tercih ettiği bir tapasçı. Turist tuzaklarından kaçınan ve yöre insanın gittiği yerleri keşfetmeyi seven bizlere çok hitap etti.

Córdoba 1. Mezquita de Córdoba 2. Alcazar de los Reyes Cristianos 3. Roman Bridge 4. Jewish Quarter 5. Palace of the Marquises of Viana 6. Plaza Corredera

Granada

Gitmeden önce Granada benim için her ne kadar Alhambra demek olsa da Plaza Nueava’dan başlayarak Carrera del Darro boyunca yürüdüğümüz Albaycin ve Sacromonte kasabalarından geçen rotayı sevdim. Sacromonte’de kayaların içinde yaşayan gypsy (çingene) evleri oldukça ilginç bir manzaraya sahipti. Hala elektrik, su ve kanalizyon olayını nasıl çözdüklerini anlamasam da evlerinin içi kesinlikle serin olmalı. En az bir tanesinin içini görmeyi çok isterdim doğrusu.

Alhambra harika bir saray. Dantelimsi alçılarla (plaster) bezenmiş sarayın zarif bir güzelliği var. Minimalist yapısı, geometrik desenlerle döşeli duvarları, yıldızları andıran kakmalı tavanları, aslanlı çeşmesi beni alıp eskilere götürdü. İslam’da yasak olan canlı figürlerine inat geometrinin zenginliğinde binlerce harika desen çıkmış ortaya. İnsanın kısıtlandıkça içindeki yaratıcılığı başka bir yerden çıkarabiliyor olmasından mutlu oluyorum. Bayıldığım bu desenlerden bir tanesinin üzerinde olduğu bir çift küpe aldım kendime sarayın mağazasından. Tanımadığım insanlar durup küpemi nereden aldığımı soruyorlar, seçimimden ötürü bunları duyunca seviniyorum.

Nasrid Sarayı – Alhambra

Geçenlerde Game of Thrones‘un yeni sezonda Alhambra ve Alcázar of Seville‘da çekim yapacağı yönünde dedikodular çıkmaya başladı. Eğer doğruysa sonunda Game of Thrones dizisinin çekileceği yerlerden birini dünya gözüyle görmüş oldum demektir. İzlanda hayalleri bir müddet daha bekleyebilir :)

Alhambra çıkışında Calle Molinos‘a giderseniz birbirinden harika graffitiler görebilirsiniz. Akşam Casa del Arte Flamenco‘da  flamenko gösterisi izledik. Flamenko dansçılarının hep kadın olduğunu sanırdım, yanılmışım. Hem kadın hem de erkek dansçının performansları oldukça coşkuluydu. Bir de bağrı yanık şarkıcının sesine eşlik eden gitar tam İspanya havasına girmemizi sağladı. Akşam üşenmezseniz Mirador  de San Nicolas‘a gidip manzaranın tadını çıkarabilirsiniz.

Granada 1. Alhambra 2.Albaycin and Sacromonte 3.The Cathedral and the Royal Chapel 4.Carrera del Darro and Plaza Nueva 5. Graffiti Sokağı

Seville

Seville gezdiğimiz şehirler içinde en büyük olanı. Bana bir kaç yer dışında çok ilgi çekici gelmedi. Alcázar of Seville‘ın Alhambra ile yarışacak kadar güzel olduğunu bilmiyordum. İkisi de harika olsa da benim için Alhambra’nın yeri başka. Seville Cathedral‘indense kulesi (minaresi) Giralda‘yı daha çok beğendim. Plaza de España gece fotoğrafı çekmek için güzel bir yer. Torre del Oro ya da diğer adıyla Altın Kule Seville’nın tarihteki gelişimini anlatan önemli yapılardan biri. Casa de Pilatos bizdeki vali konağına karşılık gelmekte. Mimarisi, İslam ve rönesans eserleriyle hoş bir sentez oluşturmuş.

Vineria San Telmo‘da lezzetli bir akşam yemeği yedik. Akdeniz, Arap ve İspanyol mutfaklarının birleşimi zengin bir menüye sahip. Gitmeden önce rezervasyon yaptırmanızda fayda var.

Seville 1. Alcázar of Seville 2.Seville Cathedral & Giralda 3.Plaza de España 4.Torre del Oro 5.Casa de Pilatos

Dikkat edilmesi gerekenler:

  • Alhambra biletinizi mutlaka önceden internetten alın. Saraya çok talep var ve gittiğiniz gün kapıdan satılan sınırlı sayıda bilete yetişememe ve erkenden girdiğiniz kuyruklarda boşuna zahmet çekme riskiniz var. Biletinizi buradan alabilirsiniz. “Genel” kategoriden aldım biletimi, oldukça kapsamlıydı. Sarayın bahçesinden seçtiğiniz saatten erken giriş yapmanız mümkün, fakat biletin üzerinde yazan saatte (sanırım tercih ettiğiniz saatten 15 dakika önce) Nasrid Sarayı‘nın önünde hazır ve nazır bulunmalı.
  • Sıcak hava – Haziran başında oradaydım. Hava aşırı olmasa da sıcaktı. Dar sokaklardaki gölgeler yardım etse de temmuz ve ağustos aylarındaki halini hayal edemedim. Mümkünse temmuz ve ağustos dışında giderseniz çok daha keyifli olabilir gezileriniz.
  • Tarihi yerleşim yerlerine araçla girme yasağı– Endülüs bölgesini arabayla gezmek oldukça rahat. Yalnız şehir içindeki tarihi yerleşim yerlerine belli araçlar girebilmekte. Google Maps sizi bodoslama bu yerlere sokup başınızı ağrıtabilir. Eğer araç ile gidecekseniz kalacağınız otele mutlaka bu durumu iletin ve plakanızı bir an önce kendilerine iletin. Sisteme plakanızı kaydettirdiklerinde aracınızla en azından otelin önüne kadar gidip valizlerini bırakabilirsiniz.   
  • Otopark – Şimdi öncelikle saf saf Türk mantığı ile İspanyolca çeviri yapmaya kalkışmayın benim gibi. Futboldaki libero teriminden otoparkların levhalarında yazan “libre” kelimesini free-ücretsiz diye çevirdim. Otoparka girince farkettim ki ücretsiz demek değil o, müsait demek. Paralı otopark yer durumundan haber veriyor Vişne ne anlıyor durumu :) Günlük 20-30 euro arası otopark ücretlerinin. Otopark görevlisi halden anladı da hemen çıkma isteğine pratik çözüm buldu. Cadde üzerlerinde mavi ile işaretlenmiş yerler ücretli, sarılar da rezerve demek. Beyaz ya da boyalı olmayan yerlere aracınızı gönül rahatlığıyla park edebilirsiniz. Haritalarımdan notlarımı toparlayıp “Endülüs’te ücretsiz park yerleri” yazımı yazana kadar aracınızı ücretsiz nereye park edebileceğiniz konusunda kalacağınız yerle iletişime geçmenizde fayda var.
  • Uygun araç kiralamaGoldcar‘ın fiyatları oldukça uygun. Günlük 10-12 euro civarına araç kiralayabilirsiniz. Yalnız aracı aldığınız şehirden başka bir şehirde bırakırsanız 40 euro fazladan ödemeniz geremekte.

Güzergah

Seyahat planlarınıza ilham olur belki diye planlama aşamasında Google Maps’te hazırladığım haritayı koyuyorum buraya. Bu yazımda detaylı olarak Córdoba, Granada ve Seville gezilerini anlatmaya çalıştım. Granada’dan Malaga’ya geçerken El Torcal Doğa Parkı‘nda şehir tatilinden kaçıp doğada yürüyüş yapmak iyi geldi. Memleketine o kadar yaklaşmışken Malaga’da Picasso Müzesi‘ne uğramadan dönmek olmazdı.

Akdeniz, Ege ve Karayipler’in maviliklerinden sonra Batı Avrupa’da deniz beğenmek biraz zor. Plana güzel bir deniz kum güneş keyfi eklemek için bakınırken Marbella’nın grimsi denizi cazip gelmedi. Bir şekilde Cádiz‘e karar verdik ve yine Atlas Okyanusu’nda bir sahili deniz kum güneş tatili için seçmemek gerektiğini deneyimledim. Ayrıca Akdeniz ve Afrika’nın birbirine bu kadar yaklaştığı bir boğazda buz gibi esen rüzgar bana Hollanda sahillerini anımsattı. Rüzgardan kumsalda oturmak ve üşümemek neredeyse imkansızdı. Biz de bu vesileyle Malaga’dan  Cádiz’e geçerken dağların içinde iki güzel kasabayı Ronda ve Setenil de las Bodegas‘ı plana dahil etmiş olduk. Cádiz’deki kumsal faciasından sonra bari bu kadar gelmişken Cebelitarık‘ı uzaktan da olsa bir görelim istedik. Cebelitarık İngiltere kontrolünde olduğundan gezmek için İngiltere vizesi gerekmekte. Denizin ortasında ama karaya yakın kocaman kayalı haliyle bir karakolu andıran Cebelitarık, yol boyunca uzanan rüzgar değirmenleri ve karşıda Afrika kıtası manzaraları görülesi. İsterseniz dönüşte ufak bir kasaba olan Vejer de la Frontera‘ya uğramak mümkün.

Kaç gün yeterli?

Kendimden biliyorum seyahat planı yaparken en önemli aşamalardan biri de gideceğiniz yeri adam akıllı gezmek için kaç gün yeter kararı vermek. Süre ne çok uzun ne de çok kısa olmalı. Bu nedenle gezi yazılarıma elimden geldiğince “Kaç gün yeterli?” kısmını eklemeye çalışacağım. Bir hafta Endülüs gezisi için yeterli bir süre.

  • Córdoba 1 gün
  • Granada 1-2 gün (Özellikle Alhambra Sarayı yarım gününüzü alabilir ve rahat gezmek için 1 günden biraz fazla vakit ayırmalısınız.)
  • Seville 2 gün
  • El Torcal + Ronda + Setenil 1 gün (Ronda ve Setenil birbirlerine yarım saat mesafedeler, Granada’dan sabah erken yola çıkarsanız üçünü gün içerisinde gezebilirsiniz. El Torcal’a Granada’dan Malaga’ya giderken uğradık. Ronda ve Setenil de Malaga’dan yaklaşık bir saat mesafede Cádiz’e giderken yol üstünde.)

* Bucket list kelimesini “ölmeden önce yapılması gerekenler listesi” diye çevirmek istemedim. Morgan Freeman ve Jack Nicholson abilerimizin oynadığı The Bucket List (2007) filminin hatrına bu kelime daha iyimser geliyor kulağıma içinde ölümün yer aldığı bir ifadeyi kullanmaktansa.

(Vişne Kiraz, Haziran 2014)