


Life begins at the end of your comfort zone.
― Neale Donald Walsch
Bu gezi öyle herkesin harcı bir gezi değil, bunu baştan söyleyeyim. Tozlu yollara, sebepsiz uzun molalara, sabunsuz tuvaletlere, sabunla yıkanmayan ellerle pişirilen yemeklere, hiçbir zaman vaktinde kalkmayan dolmuşlara veya otobüslere veya botlara, süpermarketsizliğe, internetsizliğe, bir sonraki noktaya kadar gezinin bilinmezliğine, sinek kovucuya rağmen onlarca sinek ısırığına, kulağınızın dibindeki hoparlörden gelen gümbür gümbür müzikle 12 kişi olması gereken ama 25 kişinin tıkıştırıldığı bir minibüste 8 saat yolculuğa, sıcak suyla banyoya hasret kalmaya vs. hazırlıklı olmak ve bundan şikayet etmek yerine keşfin, bilinmezliğin tadını çıkartmaya bakmak gerekiyor Kamboçya‘da. Konfor alanınızın dışında hayatta kalabiliyorsanız Kamboçya’nın güzelliklerini keşfe çıkabilirsiniz. Bazen zor olsa da sevdim Kamboçya’yı. Doğası, insanı, hem görkemli hem de hüzünlü tarihiyle seyri farklı ve güzel bir ülke. Kamboçya gibi gelişmemiş ülkelerde –aynı gözlemi Tanzanya’dayken de yapmıştım– cep telefonlarının Maslow Piramidi’nin ilk aşamasında yerini alması geçmişe bugünün teknolojisiyle gitmeye benziyor biraz. Bir nevi zaman içinde yolculuk :)
Bir Cevap Yazın