Gezime Kamboçya’nın başkenti Phnom Penh‘den başlamak istedim. Kamboçya’nın hüzünlü tarihinin bilinciyle bu toprakları gezmenin bir başka olacağını düşündüm, öyle de oldu.

Tuktuk

Güneydoğu Asya’nın olmazsa olmazı motorsiklet sevdası ve toplu taşıma aracına dönüşen tuktuk‘ları havaalanından itibaren bölgede kaldığım süre boyunca bana eşlik etti. Kamboçya’da pek çok şey çok ucuz ama yine de pazarlık etmekten vazgeçmemek ve neyin kaça olduğunu bilmekte fayda var. Havaalanındaki danışmaya şehir merkezine tuktukla kaça gidebileceğimi sordum. Danışmadaki kadının dediği fiyatı göz önüne alarak tuktukçuyla pazarlığımı yapıp hostelime doğru yola koyuldum. Böyle havaalanından ya da otobüs terminalinden yolcu alan tuktuk sürücüleri bu yolculara ek hizmet sağlamak için ellerinden geleni yapıyorlar. Çoğusunun aracında bölgede gezilmesi görülmesi gereken yerlerin PVC ile kaplanmış resimleri bulunmakla birlikte sizi kalacağınız yere gitmeden gezdirmek istiyorlar. Uçağım sabah erken saatte olduğu için önce üstümü başımı değiştirmek, valizimi bırakmak, bir kendime gelmek istedim. Tuktukçuyu kırmamak ve bu kibar ısrarını sonlandırmak için de telefon numarasını verirse işlerimi bitirdikten sonra kendisini arayabileceğimi söyledim.

Sabah erkenci olduğum için check-in yapamadım hostelime ama diğer işlerimi hallettim. Hostellerin otellere göre avantajlarından biri de gezginlere bir çok konuda yardımcı olmaları. Kilosu 1-2USD’ye çamaşır yıkatabildiğim için hemen kirlilerimi resepsiyona verdim. Phnom Penh’ten kalkan bütün otobüslerin listelendiği bir pano gördüm. İnternetten erişemediğim bu bilgi sayesinde ertesi sabah erkenden kalkan Ratanakiri bölgesine giden otobüste yerimi ayırttım. Resepsiyondaki cengâver kızın nasıl bütün Batılılar’ın tek tek talepleriyle ilgilenmesine ve sakince bütün bunları kısıtlı İngilizcesi ile halletmesine hayran kaldım. Sanırım benim için en az 3-4 kez otobüs firmasına telefon etti. Plansız başladığım gezimin ikinci durağı böylelikle belli olmuş oldu. Başta planım belli olmadığı için ne olur ne olmaz diye 2 gece yer ayırtmıştım. Bizim cengâver kızın gözünden kaçmadı tabii.

Killing Fields

İşleri hallettikten sonra sıra Phnom Penh’de tek merak ettiğim Killing Fields‘i ve Tuol Sleng Soykırım Müzesi‘ni gezmekteydi. Resepsiyona bu isteğimi dile getirince hali hazırda oraya gitmek isteyen birinin daha olduğunu söyledi bizim cengâver kız. Bu iyi bir haberdi çünkü böylelikle hem tek gezmemiş olacak, hem yeni biriyle tanışacak hem de genelde günlük olan tuktuk ücretini bölüşebilecektim. Yine hostellerin otellere göre avantajlarından biri de sizinle aynı şeyi yapmak isteyen insanları kolayca bulabilmek. Sabahtan resepsiyona ölüm tarlalarına gitmek istediğini söyleyen kişi Meksikalı ve benim gibi Hollanda’da çalışan bir “expat“ti. Bunu öğrenmemiz epey komik oldu. Tanışırken birbirimize sorduğumuz sorulara tesadüfen benzer cevaplar verince şaşırdık. Hollanda’da bana bu yolculukta eşlik etmek isteyecek birini arasam bulamazdım, gel gör ki dünyanın bir ucunda böyle birine denk geldim.

Tuktukla yola çıkmadan önce bizim cengâver kıza hangi sırayla gezmemiz daha iyi olur diye sordum. Önce ölüm tarlalarını sonra müzeyi gezmemizi tavsiye etti.

Killing

Ölüm tarlalarının girişinde bilet alır almaz çok kapsamlı bir audioguide (sesli rehber) verdiler. Aslına bakarsanız ölüm tarlalarında görecek çok şey olmasa da bundan yaklaşık 40 sene önce yapılan katliamın yaşandığı yerlerde bir anlatıcıyla gezmek tüyler ürpertici bir deneyim. Kan gölüne dönmüş alanda yürümek, toplu mezarlıkların yanından geçmek insandan daha vahşi başka bir yaratık olmadığını düşündürdü bir kez daha. Bu insanların öldürülme nedenleri yabancı olmaları, yabancı bir dil konuşmaları, entellektüel olmaları ya da bu nedenlerden öldürülen birinin akrabası olmaları. Kurbanların bebekleri ya da çocukları büyüyünce katliamı yapanlardan intikam almasın diye bir ağacın gövdesinde dövülerek öldürülmüş. O ağaca “Killing Tree” (ölüm ağacı) adını vermişler. Sanırım hayatımda hiç unutamayacağım bu vahşeti. Alanda işittiklerimi gösteren gravürler, kafataslarının üst üste yığıldığı anıt kabir, senelerce toprağın altından çıkıp duran kıyafetler, kemikler ölüm tarlalarında görülebilecek diğer çarpıcı detaylardan.

Killing Fields 3

Khmer Rouge döneminde öldürülenlerin kafatasları – Killing Fields

Tuol Sleng Genocide Museum

Tuol Sleng Museum 1

Tuol Sleng Soykırım Müzesi (S21 Hapishanesi), Phnom Penh

Killing Fields’ten sonra sıra Tuol Sleng Soykırım Müzesi’ndeydi. Meksikalı arkadaşla tuktuk sürücümüzü tuktukta uyuklarken bulduk :)

Tuol Sleng Soykırım Müzesi önceden bir okulmuş. Khmer Rouge döneminde Security Prison 21 (S-21) güvenlik hapishanesine çevrilmiş. Sınıflarda kara tahtalar hâlâ duruyor. Bazı sınıfların içinde tuğlalarla derme çatma tek kişilik hücreler örülmüş, penceler iptal edilmiş. Binanın  dışarıya bakan avlusunda yine derme çatma tel örgüler bulunmakta. İşkence aletleri, mahkumların yatakları, zincirler, kilitler, fotoğraflar, gravürler kısaca o döneme ait her şey kanlı canlı sergilenmekte. Aslına bakarsanız bu katliamlarda Kamboçyalı’yı Kamboçyalı’ya kırdırmış diktatör Pol Pot. Bir gün önce yan yana oturduğunuz arkadaşınız ertesi gün sırf yabancı bir dil bildiği için vatan haini olma düşüncesiyle göz altına alınabilir ve siz de ona işkence yapan bir gardiyana dönüşebilirsiniz. Yapmazsanız sıranın size geleceği de malum. Bu düşünce bulutu bana sosyal psikoloji dersinde okuduğum Standford Üniversitesi’nin meşhur mahkum deneyi Standford Prison Experiment‘i ve aynı deneyden uyarlanan Das Experiment (2001) filmini hatırlattı. Deney, 1975’te Kamboçya’da gerçekleşmişti bana göre.

Müzenin bahçesinde bu işkenceden sağ kalan iki amca ile tanışmak ve onlardan anılarını yazdıkları kitapları satınalmak mümkün. Benim en çok duygulandığım an onları o yaşadıklarından sonra orada ayakta dimdik durduklarını görmek oldu.

Normalde yeni yerler keşfettiğimde yüzüm gülerek kaldığım yere dönerim ama Phnom Penh’te hiç de öyle olmadı. Müzeyi gezdikten sonra üzerimde tuhaf bir hüzün vardı. Ertesi gün sabah erkenden Ratanakiri bölgesinin Banlung şehrine giden otobüs için hazırlanmam ve Banlung’da kalacağım yeri ayarlamam gerektiği için hostelime döndüm aynı hüzünle.

(Vişne Kiraz, Aralık 2014)